01 January, 2015

2014'ün son günü❤️❤️❤️



2013'ün sonunda et,2014'ün sonuna doğru dumanlanmış füme somon yemeye başladım ben.Eski kararlılığımı düşününce,bunları yediğimi yazmak öyle tuhaf geliyor ki,bazen kendimi suçlu bile hissediyorum,sanki ne istediğimi bilmiyormuşum gibi.Sonra da,Sibel,madem vücüdun istiyor,ver gitsin diyorum,sanki günde 3 öğün et mi yiyorsun,her çeşidinden! Sosyal et yiyiciyim velhasıl artık ben.

Sigara ile ilişkim de aynen böyle idi uzun yıllar,bıraktım,başladım,nice sigaralar kırdım,evde içirtmedim,yine başladım ...Bu böyle devam etti.Geçen yıl,sosyalliği aştı.Sonra Noel öncesi gecesi,ara ara sardığım tütünleri bitirdim ve  o günden sonra hiç sarmadım.Canım şimdilik istemiyor.Ama söz vermiyorum,çünkü kendimi dengesizliklerimle kabul ettim,öyle seviyorum.


Fred,böyle kuruldu kucağıma dün. Camdan dışarıyı izlemesini çok seviyor,çok şükür ki nerdeyse 2 yıl sonra açan orkidem Rizy'nin tohumlarını yemeye kalkmadı.Şüphesiz,Fred sahip olduğum en güzel şeylerden biri.


Öğleden sonra,hadi hava alalım,değişiklik olsun diye attık kendimizi trene.İstikamet Waterloo,ordan Southbank Winter Festival.Sanki daha önce hiç gitmemişiz gibi:)


Baktık ki kapalı,festival yok,kulübeler kilitli.Geri dönsek mi derken,öyle dolanmaya başladık.Havai fişek gösterisi için hazırlıklar başlamıştı,bir dolu görevli vardı.Bu sene London Eye havai fişek gösterisini ücretli yaptılar,£10'mış Google dediği üzere.Bence gayet iyi olmuş.


Istasyona geri dönerken kaybolduk.İyiki kaybolmuşuz,taze yapılmış,graffitileri hayranlıkla izledik,boya kokusu eşliğinde.




Leicester Square'de metrodan inince,sağda bu minik dükkânla karşılaştık.Gayet tok olmamıza rağmen,kutuda Çin yemeği hayali taşıdığımızdan,yedik,bayıla bayıla.Usta,pencere önünde yapıyor siparişi,bir de göz kırpıyor yaparken.5 yıldızlı hijyen sertifikaları var,Amsterdam'da şubeleri. Biz karidesli noodle yedik,ekşi-tatlı sosla.Bastım üstüne biraz da acı sos pencerenin önünden,içim ısındı.Benim yaptığım noodlelara benziyordu,belki de o yüzden çok sevdik.


Bu şortlar beni kopardı.Sevinsem mi,üzülsem mi bilemedim açıkcası.


Covent Garden geyiği.


Kış festivaline gitmek istemem bu salıncaklara binmek içindi.O kadar uzun zamandır binmek istiyordum ki,olmayınca seneye binersin diye avuttum kendimi.


Leicester Square'de hiç beklemediğim anda karşıma çıkınca,cebimizdeki son para ile biniverdik.Bir hayal gerçekleşti,hatta iki,yılın son saatlerine,2 saat kadar kısa bir zaman diliminde.


Eve dönünce,kardeşlerle bizim evden whats up ile canlı yayın,bereket Tanrıça'mın evinden.Gel de şükretme teknolojiye.


Bir Baileys içmeli arada,bol buzlu.Baileys ile ilişkimi de tazeledim geçen yıl sonuna doğru,ilk içtiğimde pek sevip,sonra sevmez olmuştum,çok kremamsı gelmişti.Artık seviyorum:)


Bu da bana,bize Londra mesajı.İstemediğimiz ne varsa,bırakalım gitsin.Kalabalığa ne ruhen,ne madden gerek var.Fazlalıklar çıksın,daha güzelliklere yer açılsın.

Tekrar harika bir 2015 diliyorum,herşey gönlünüzce olsun❤️

No comments:

Post a Comment