15 November, 2015

Okudum,bitirdim...35. ve 36.

Bu seneki kitap hızıma yetişilmiyor maşallah,yıl bitti ne de çokkkkk okumuşum!!!! Niyetim 54 idi sanırım,yanına bir de 54 tarif....Neden 54,çünkü yılda 54 hafta olduğunu sanıyordum,ilkokul bilgilerim terk etmiş beni.FB'da bir arkadaşım beni aydınlatmasa,hala 54 sanacağım sanırım;)

Neyse konu benim şaşkınlığım değil,bu alışılmış,gayet doğal bir durum.Zaten 52'ye bile yakın gelemem sanıyorum,her haftaya bir tarif,bir kitap bu hayatıma çok fazla...Hele ki her hafta yeni bir tarif mümkün değil,bunu bugünlerde iyice anladım:( 

Kendimi yerden yere vurmayı bırakırsam(ki bu işte uzman sayılırım),ne zamandır okumak istediğim kitapları okudum bu yıl,hani ne zamandır rafta duran.İşte bunlardan biri Şu Çılgın Türk'ler,ki ne zaman,nerden alındığını hatırlamıyorum bile.


Tarih,benim için hep çok zor bir ders oldu...Sevdiğim dönemsel konular oldu ise de,çok çabuk unuttuğumdan pek sıkı bir ilişkimiz olmadı,hep üstün körü,ucundan azcık bildim tarihi.Halâ da öyledir,ne kadar okusam,izlesem yine de hep kendime güvensizim bu konuda,bir nevi matematik gibi benim için.Bu kitabı okuduktan sonra da pek birşey değişmedi,çok önemli tarihleri,olayları yine az biliyorum.Sanırım elimde çok uzun zamandır duran Diriliş'i de okuyup,tarih kitapları okumayacağım.Her ne kadar roman denmiş olsa da,benim için ders kitabından hallice idi.Gururla okudum tabii ki,keşke daha çok bilebilsem diyerek.İyiki okudum,nice yerin altını çizdim ki aklıma takılırsa geri döner bakarım diye.Diriliş de okunsun,sanırım dönemsel filmlere, belki güzel belgesellere daha sıkı sarılacağım:)


Pollock ile Lewisham kütüphanesi,dvd bölümünde tanıştım ben yıllar önce.DVD üzerindeki foto ve yapılan resim beni pek etkiledi ve kiraladım dvdyi.Filmi izledikten sonra Pollock benim için nedense bir idol oldu.Ed Harris'in etkisi de büyük filmi sevmemde tabii ki.Hatta 10 yıldır bu bloğu okuyanlardansanız,mutfakta kek kurabiye üstüne biçakla çıkolata gezdirirken kendimi Pollock sandığımdan bahsettiğimi fark etmişsinizdir:) İşte o gündür,iki tuval alıp kendimce Pollocklaşma hayalim var,belki bu yaz kısmet olur.Çünkü resim deyince her ne kadar muhteşem çizimlere hayranlık duysam da beni hep en çok etkileyen,soyut,sürreal resim oluyor nedense.O karmaşıklığı,dağınıklığı,anlaşılmazlığı,o renkler bakıp da dalmayı seviyorum ben.

İşte bu kitap hiçbir zaman çizime yeteneği olmamış,çocukken birşey bile çizmemiş,abisini takip edip sanat okuluna gitmiş,işaret parmağının kazaya kurban gitmesi yüzünden çizemeyen,ellerinin tombulluğundan heykel yontamayan kendince bir yöntem geliştirmiş,kendini kanıtlaması çok uzun yıllar almış,şahane bir kadını kendine yaren etmiş,Lee Krasner(bence Pollock yüzünden kendini ikinci plana atmış olsa da,bilinmeye değer bir artistmiş kendisi,bu kitap sayesinde keşfettim) 'a hayatı bir nevi zindan etmiş bir adamın hayatı.Kendine düşman,kayıp bir ruh kendisi,depresif,sefil,sürekli modu değişen....İçindeki dalgalanma,huzursuzluk altın çağında daha çok eserlerine yansıyan...Bu huzursuzlukla 44 yaşında hızlı yaşadıktan sonra,yanında metresi ve metresinin arkadaşı ile sarhoşken kullandığı arabada can veren.Sonlara doğru pek kızdım kendisine,Lee gibi bir kadına yapılırmıydı bu ve Lee hala iyileşmesi için elinden geleni fazlası ile yapıyordu...Lee de Pollock'un vefatından sonra parlamış neyse ki...

Benim için elimde uzunca kalmış olsa da sevdiğim bir kitap oldu,sanatseverlere tavsiye ederim.

Hepinize huzur,barış dolu bir hafta dilerim:)

1 comment:

  1. İlham verici bir yazı ve fotoğraflar dizisi :) teşekkürler paylaşım için :) bu arada mimlendinnnn :) http://colukcocukbunlar.blogspot.com.tr/2015/11/mim-gune-nasl-baslyorum.html

    ReplyDelete